Bu araştırma dizisi Avrupa'da cehalet ve din merkezli yönetim ve dünya görüşünün kapatan (yeniden doğuş) Rönesans ile başlayan ve akabinde İngiltere'de başlayan Sanayi Devrimi ve sonrasını kapsayan Batı ile Osmanlı dönemi ve Türkiye Cumhuriyetinin bir dönemine ait sanat gelişimini ve dolayısı ile sosyokültürel gelişimini eş zamanlı olarak irdelemek ve ana hatları ile vurgulanmak üzere yazılmıştır.
TOPLUMSAL GELİŞİM VE SANAT
1. Bölüm
Tüm dünya toplumları XX. yy.’ın ilk yarısında Endüstri Çağı gelişim süreci içine girmiştir. Türkiye'nin ise
çağdaş yeniliklere açılma başlangıcı Osmanlı Saltanatının yıkılıp, Atatürk’ün Cumhuriyet
ve Laik Devlet anlayışını kurması ile devamlılık kazanmıştır.
Devamlılıkta vurgulamak
istediğim Osmanlı’da bazı padişahların batılılaşma hareketleri içinde (Fatih
Sultan Mehmet gibi) bulunması ve ancak bağnaz çevrelerin girişimleri ile
sonuçsuz kalmış olması gibi bir durum hep yaşanmıştır.
İşte Atatürk Cumhuriyetinin Halkçılık İlkesi; halkla devleti kaynaştıran bir yapı öngörmektedir. Sanat böyle bir oluşum içinde saray kapılarından çıkıp halktan insanların katılabildiği bir alan olmuştur. Elbette ki bu oluşumu bir iki cümle ile özetlemek yeterli değildir. Derin incelemeler ve araştırma sonuçlarını sosyal, kültürel, siyasal etkenleri ile belgelemek söz konusu olmalıdır ve kitaplaştırmak gerekir.
Tüm dünyada da durum (Sanat) böyle değişmiştir. Yaratıcı ve gelişimci toplum düzeneğinin oluşması, sanatın halk katmanına ulaşmasının kısaca ön gelişimine bakacak olursak, aşağıda aktaracağım bilgiler sizleri biraz olsun sanatın gelişim tablosundaki güçlükleri konusunda aydınlatabilir.
Fransız İhtilalinin
gerçekleşmesi de uzun süreçte yığılan ve yayılan düşünce gelişimlerinin
sonucudur. XVIII. yy’da yetişen filozoflar, ekonomi kuramcıları insan hakları
konusunda yeni ve farklı düşünceler oluşturmuş, halkı sorgulatıcı bir süreç
içine sokmuşlardır.
Yüzyıllardan beri sürmekte olan düzen ile ilgili şüphe tohumları ulusların uyanmasına neden olmuştur. Bu filozoflar J.J Rousseau (1712-1778) ve Voltaire (1694-1779) dir. Tutucu kilise ve Aristokrasi ancak 1793’de yerini Burjuvaziye bırakmıştır. Buhar ve elektriğin keşfi endüstriyel bir teknik ve ekonomik gelişim süreci başlatmış olup tüm toplumu kapsayan bir yapı da beraberinde ortaya çıkmıştır.
Tıp ise (1800) sağlık alanında devrim yaparak 150 yıl içinde Avrupa’nın 187.7 milyon olan nüfusunu üç kat artırmıştır. XX. yy.’ın başlarında mimari üslupla birlikte tüm akademik ve dogmatik eğitimler terk edilmeye başlanmıştır. Tarım kültürlerinin Monarşik yapısı (Siyasi otoritenin genellikle miras yolu ile geçtiği devlet düzeni.) zamanı dolan sistemler haline gelirken bu dönemin sanatsal kültürü de kendini tekrar ederek gelmiştir.
Batıda da sanat geniş
kitlelere yayılmayan, yansıtılmayan üst tabaka lüksü olarak yaşamıştır
yıllarca. Batıdaki birçok saray ressamı bu dönemde halk arasına katılmaya
başladığını halkın yaşamındaki dramatizeleri yansıtan resimler yaptıklarını
sanat tarihi verilerinden öğrenmekteyiz. Batıda, Fransız İhtilaline kadar yaşanan
süreçte (1789) sanatçılar doğrudan ya da dolaylı etki altına alınarak
Aristokrat ve dini kesimin hizmetinde tutulmuşlardır. Fransız İhtilali ile halkoyuna
dayalı parlamenter sistemin oluşması ve yönetimin halkın belirlemesi ile Güzel
Sanatlar Orta Sınıf halk yapısının içine girebilmiştir.
Bu dönemde Romantizme kayış gözlenir. Romantizm akımı; insanların durumunu, gerçeklerini acı bir dille, içinde gerilim, çatışma vb. olaylar bulunan, coşku veren, duyguları kamçılayan dille yorumlar ve psikolojik veriler gönderir. Sanatçılar konularını tarihi figürler ve olaylarla betimler çoğu kez. Napolyon’un dünyaya egemen olmak istemesindeki milliyetçilik duygularını kışkırtması (Nasyonalizm/Ulusçuluk) romantik duygu ve anlatımların ortaya çıkmasında etkili olmuştur.
Romantizm etkisinde çalışan ressamlar; Amerikalı Benjamin West (1738-1820) Quebec Meydan Savaşında General Wolfe’un ölümü, İsviçreli Alfred Rethel (1816-1859) tarih ve halkla ilgili resimler aracılığı ile milli heyecan yaratacak konular üzerine çalışmışlar yapmışlardır. Alman Adolf Menzel ağaç baskılarından Pitoreks bir anlatımla (estetik etkiyi hesaplamadan doğadaki gibi rastlantısal ışık verme) halkta hisli duygular uyandırmaya yönelik etkileme yaratmıştır. Ayrıca Gustav Wappers, Edouard de Biefre gibi birçok sanatçı halkın merhamet hislerine, heyecan duygusuna ve ahlak değerlerine ithaf ediyordu. Romantizm Döneminin değerini yitirmesi İdealizm Filozoflarının yaydığı etki ile olmuştur.
Hegel, Gothe, Ludwin Feuerbach Karl Max yeni felsefi oluşumlarla dünya siyasetindeki yerlerini almışlardı. Bununla birlikte toplumlar farklı bir anlayışa yöneliyordu. Bu dönem Auguste Comte metafiziği reddediyor, yalnız akli olarak kavranabilen şeyleri ve doğa bilimleri ile yöntemlerini öneriyordu.
Tüm bu siyasal, sosyal,
felsefi, psikolojik ve endüstriyel gelişim, sanatçıların ürünlerine Konstrüktivst
bir yapılanma (Çağdaş malzemeleri kullanan ve geometrik bir kompozisyon düzeni
aracılığı ile geçmişle tüm bağlarını koparan endüstriyel malzeme ve tekniği
yücelten akım.) getirmiştir. Bu akım en çok resim ve heykelde ürünler
vermiştir. Bu anlayışta çalışan sanatçıların en ünlüleri; A. Peusner, N. Gabo,
Malevich, L. Moholy, Nagy… Ayrıca bu sanat akımı Modern Mimarlığın gelişiminde
de etkili olmuştur.
Belgin Balanoğlu Alagöz ©
Belgin Balanoğlu Alagöz ©
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder