27 Temmuz 2019 Cumartesi

SANATÇI İMBİĞİNDEN







Resimler: Belgin Alagöz 



SANATÇI İMBİĞİNDEN 

Yalnızlık çağın sorunu, insanı sevdi mi insan yalnızlık çoğu kez çile gibi gelebilir. Sanatı, sanat yapmayı seviyorsa insan, sanatsızlığın yalnızlığına dayanamaz da onu biran bir ucundan tutar sıkıca asla bırakmaz.
Her şeyini paylaşır sevgiyi, mutluluğu sevinci, heyecanı, umudu, güveni, geçmişi geleceği. Ya da tersine duygular sevgisizliği, mutsuzluğu, acıyı, sönmüş yitmişliği, korkaklığı, umutsuzluğu, güvensizliği her türlü sarsıntı/incinmeyi… 

Duygular, algılamalar, içindeki ruh, içindeki birikim, hayaller tasarımlar…  

Senin sen olduğun, benim ben olduğum. 

Dünyada var olduğum, var olduğumuz… 






Tüm bunları duygu ifadesi ile yansıtmanın en geçerli yolu sanat dili değil mi? Belki yıllarca yaşananı belki ezeli bir anıyı ya da yalnızca bir anı bir şiirle bir romanla bir beste bir heykel bir resimle noktalarsınız. İnsanın kendini ifade etmesindeki en sahici dildir sanat. Orada saklanamaz, gizlenemez, başkalarına öykünemez, maske takamazsınız. Eğer sanatı bunları yaparak uygularsanız gizlenir, maske takar, kopyalarsanız sanat yapamazsınız. Yaptığınız da sanat olmaz, geçici, oyalayıcı, başka sanatçılarının hakkını gasp edici bir eylem yapmış olursunuz yalnızca… 



Resim gizemli bir yolculuktur… Çizgiyle, derinlikle, renklerle, formlarla, ritimle, dokuyla, ışıkla gölgeyle, hacimle çeşitli boyutlar, coşkular, hüzünler gönderir size. Yaşamınız boyunca bilinçaltına ittiğiniz utkularınızı, gelecek hayallerinizi düşündürür. Aynı zamanda sanat eseri aracılığı ile sanatçının eserini yaparken ki ruh halini anlamaya davet eder izleyeni fark ettirmeden. Gizli bir bağ oluşur sanat eseri, sanatçı, sanat izleyicisi (alımlayıcı) arasında! Bu farkına varılmaksızın gelişen bir gizem ve bağlanmadır. Resmi izlerken o an anladığınız ne ise anlamaya çalışarak yaptığınız bu eylem, aynı gizemi paylaşma yolculuğuna çıkmaktır. İzlerken, onda (eserde) anlayacağınız izlekler (tema), yorumlar ararsınız. Renkleri desenleri bir bütün içinde sorgularsınız, bu beynin birkaç saniye içinde yaptığı bir eylemdir. Geri dönüp tekrar incelemek, esere takılıp kalmak ya da eserden ayrılmak için karar verici bir süreçtir.Belki duygularınız sanatçı ile aynı paralellikte olur belki o başka düşünmüştür siz başka. Ve eğer hepsi düşünce ürünü ise yapıtların, hepsi düşünce ürünü ise izleyicideki yorumların o zaman her şey yolunda demektir. Bunu da resmetmek gerekir.  






Çağdaş bir ülkede yaşayan sanatçı ve eseri potansiyel bir suçlu olarak kabul edilmez. Yazarlar, çizerler, şairler, ressamlar, heykeltıraşlar, bestekârlar, müzik yapanlar, tiyatro sinema oyuncuları yarına yönelik tasarımları ve önermeleri ile fen bilimleri, sosyoloji, psikoloji, toplumsal gelişime çeşitli açılımlar ve vurgular yaparak insanlığa katkıda bulunmakta. Sanat taşıyıcıdır, bugünü yarına taşır, geleceğe yön verir, geçmiş çağları bize hatırlatır. Sanat, tarih için de önemli belgedir. Geçmiş çağların çözümlemeleri sanat bulguları ile olur. Çok eski tarihlerden beri kendi öz kültürümüzü, yaşanmış binlerce yıllık çok çeşitli medeniyetlerin izlerini değerini bilmeden yok etmiş insanlarımız. Kuşaklara ancak tesadüfen ayakta kalmış mimari eserler ulaşabilmiş. Türk toplumu sanat eserlerini koroma ve yaşatma konusunda yitirilmiş bir zaman süreci geçirmiştir. Ancak yakın sayılabilecek tarihlerden bu yana nice isimleri bilinen bilinmeyen insanlarımız sanatın tüm alanlarını duyulur, hissedilir, yaşanır bir etkinlik haline getirmişlerdir. 





Sanatçı çok yönlü olup birkaç dalda ses verebilir ya da tek yönde gelişebilir. Ama bir gerçek var ki izleyici hepsini soluklamak, hissetmek ister. Sinema olur, tiyatro olur, bale, müzik, heykel, seramik, roman, hikâye, halk şiiri, destan, kilim, resim, mimari yapılar olur. Sanat dallarının her biri insanın birbirinden farklı duygularına, hislerine, bilgi düzeylerine seslenir, tamamlar, geliştirir. Sanat, sanatçıyı da aynı paralellikte geliştirir. Estetik ve incelik uygar bir yaşamın getirdiği düşüncede oluşur olgunlaşır ve insanlığa insanca yaşama yetisi kazandırır. 







Çağlar boyu sanatçılar, toplumların kendi yarattıkları olguları yaşarken izlerini gelecek kuşaklara taşıma görevini bilerek ya da bilmeyerek üstlenmişlerdir. İlk Çağlarda yapılmış sanat eserleri bu bilinmezliğin göstergesi sayılabilir. (ki, bunların sanat eseri olarak yapıldığına dair belge yoktur. Kullanım gereksinimi, korku unsurları ile ilahi güç tasvirleri, yöneticilerin güç göstergesi olarak yapılmıştır ve ama çok estetik ve ustaca yapılmış buluntular ve mimari eserlerdir.  

Yaşadığımız çağda artık sanata daha çok bilgi ve bilinç ile bakılmakta, aynı zamanda pek çok sanat dalı Yüksek Kültüre ait keyif unsuru olarak kabul edilmekte. Her çağın toplum gereksinimlerine göre birbirini tepkileyen akımlar doğmuştur. İnsan düşünmeye devam ettikçe bu tepkisellik sürmekte ve sonsuza dek sürecektir.
Eğer sanat toplumun gerçeklerini geçmişe yansıtıyorsa Sanatı ve Sanatçıyı desteklemek Ulusal bir görev olmalı, Devlet Sanatı ve Sanatçıyı gözetip sorunları ve olanaksılıkları ile ilgilenmelidir.
Toplumları Ulusallaştıran kendi kültürleri ise demek ki Toplumları Kendi Kültürleri korur.
Sanatsız bir ülke kültürü düşünülemez.  







 Belgin Balanoğlu Alagöz© 20/10/2011

2 yorum:

Toplumsal Gelişim Ve Sanat Bölüm 5 KOLAJART Bağımsız Aylık Sanat Dergisinde yayınlanmıştır. 15/03/2020 Modern Çağa ait gelişmeler...