13 Aralık 2019 Cuma





Toplumsal Gelişim Ve Sanat 
Bölüm 3 

16. yy.’ın en ünlü el yazmaları Nakkaş Osman Atölyesinde basılmıştır. III. Murat Surnamesi, Hünername Minyatürleri ile tanınmışlardır. Bu eserlerdeki temalar, güncel, kronikçi (1) ve gerçekçi bir anlayışla ele alınmıştır. Nakkaş Osman’ın diğer eserleri: sanata ve tarihe çok düşkün olan III. Murat (1574-1595) emriyle hazırlanmış olan Şemailname-i Al Osman yazmasında ilk Osmanlı Padişahının portreleri sıralanmıştır. Bu eser (1579), Osmanlı Padişahlarının özelliklerini anlatan ilk tarihi el yazma kitap olarak kabul görmektedir. Portrelerde karakteristik çehre ve ifade zenginliği gözlenmekte olup, giyim kuşam ve yaşam hakkında bilgiler edinilebilir.  Eserler Topkapı Sarayında TSMK H1563’de kayıtlı bulunmaktadır. 
‘’Hazreti Muhammet’in yaşamını, gazalarını, ana baba ceddini ve gelmiş geçmiş peygamberlerin hayatını ilk kez 14. Yy’da Mısır Sultanları için hazırlayan Nakkaş Mustafa Darir ağma olduğu için anlattıklarını bir başka kişi kaleme almıştır.  1380-1388 yılları arasında Siyer-i Nebi’yi yazıp bitirmiş ve Peygamberi (S.A.V) destansı bir şekilde Türk Halk dili tasvir ettiği bu kitabı Memlük Sultanı Berkuk’a taktim etmiştir.  
Yavuz Sultan Selim’in Mısır seferinde Memluk Sarayından toplanan bu eser İstanbul’a getirilmiştir. Osmanlı Padişahları tarafından daha değerli tutulmuş, III. Murat zamanında Hazine-i Hümayun için içeriğindeki özgünlük korunarak minyatürlerle bezenmiş ve bir nüsha daha çoğaltılmıştır.  Bu nüsha da sarayın baş nakkaşı Nakkaş Osman ve sarayın şehnamecisi Seyit Lokman ve ekibi tarafından mükemmel bir şekilde hazırlanmıştır. 
Nakkaşbaşı Osman, II. Selim ve III. Murat döneminde sanata değer veren padişahlar sayesinde minyatür sanatında yüzlerce eser kazandırmıştır (600 üstünde). Nakkaş Osman Firdevsi’nin Şehnamesini Türkçeye çevirmiştir. Şahname-i Selim Han, Şehinşahname, Zafername (Kanuni’nin son dönem savaşlarının tasviri) önemli yapıtlarındandır.  Sultan III. Murat’ın oğlu Şehzade Mehmet’in sünnet düğününü eş zamanlı olarak 250 minyatürle betimlediği Sürname çağın en önemli esri olarak addedilmiştir. 
16. yy.’da yazılıp Nakkaş Osman Atölyesinde basılan Padişah çocuklarının sünnet düğünlerini konu alan III. Murat Sürnamesi, 52 gün süren bir şöleni nakış-resim tekniği ile 400’ü aşkın bir dizi ile eş zamanlı olarak kompoze eden bir örnektir. Burada aynı resim iç öğelerinin değişimi ile defalarca tekrarlanmıştır. Bu eserin isim kaynağının eski Bizans Hipodromunun Spinası üzerindeki Obeliks Kaidesinin ‘’Sünnet Töreni’’ kabartmaları olduğu uzun bir süre sonra anlaşılmıştır. 
18. yy.’da Nakkaş Levi’nin III. Ahmet Sürnamesi’nde, konu yine güncel olaylardan alınmıştır. Bu el yazmalarının minyatürleri, geçmiş dönemlerdeki minyatürlerden aşkın bir yapı kazanmıştır. 
Osmanlı İmparatorluğunun tarihi ve güncel olaylarını bir anlamda belgeleyen el yazması/nakış resimler peygamber yaşamlarını mistik anlatımlarla da ele almıştır. Ancak bu resimler, dinsel kitapların dışında görülmez. Yine İslam dünyasının içinde yalnızca Osmanlıda gelişen Figürsüz manzara resimleri, Kanuni Sultan Süleyman’ın (16.) sefer yolları menzillerini belgeleyen birer bulgudur. Bunlar, Bağdat ve Belgrat seferlerinde ordu mensubu olan Matrakçı Nasuh tarafından yazılıp resimlenmiştir. 
Büyük Selçuklu Devleti ve Osmanlı İmparatorluğunun Bizans resim sanatından etkilendiği söylenir.  İstanbul’un fethinden sonra, ikon atölyelerinde sürdürülen Post-Bizanten gelenek (*2), Osmanlı resim sanatı ile karmaşık ilintilerin karmaşıklığını gösterir. Aynı zamanda saray nakışhanelerinde minyatür yapan bazı sanatçıların gayrimüslim kişiler olduğu ileri sürülse de, Osmanlıda güçlü bir Türk Müslüman kimliği içinde gelişen ve azınlıkları eritip sentezleyen bir kültür yaratılmıştır. 
Osmanlı İmparatorluğunun mimarisini biçimleyen Mimar Sinan (Koca Sinan, 16. yy), tek başına Bizans’ın İstanbul üzerinde yarattığı üslubu değiştirmiştir. Bizans siluetini silmiş, bugünkü Osmanlı-Türk panoramasını, unutulmazlığını tüm zarafeti ile yapılandırmıştır. Mimar Sinan’ın uzun ömrü, birçok padişah dönemini de etkilemiştir. II. Beyazıt (1476-1512), Yavuz Sultan Selim (1512-1520), Kanuni Sultan Süleyman (1520-1566), III. Selim (1566-1574)ve III. Murat (1574-1595). Özellikle Kanuni Sultan Süleyman döneminde ‘’Dünya İmparatorluğu’’ haline gelen Osmanlının sınırları; Bağdat’a, Kafkaslara, Kırım, Polonya, Viyana üzerinden Balkanlar ve Sırbistan’a, güneyde Arabistan Yarımadası’ndan Afrika içlerine Sudan ve bütün Afrika kıyılarını içlerine alarak Atlas Okyanusuna kadar uzanmıştır. Bu geniş topraklarda var olan tüm kültürler Osmanlı tarafından ezdirilmeden yaşattırılmıştır. Bu ülkelerde dinsel ve yapısal baskılar kurulmamış olsa da kuvvetli bir yönetim kurulmuştur. Bu süreçte azınlıkların çocukları alınarak, İstanbul ve Edirne saraylarında eğitime tabii tutulmuşlardır. Askeri ve sanat alanında yetişen gençlere Osmanlı Kültürü yapısı olan Türkçe okuma-yazma, İslamlık ve din bilgileri, Türk örf adet ve gelenekleri konusunda bilgiler verilmiştir. Eğitim alan azınlık çocuklarına ‘Devşirme oğlanları’ denilmiştir. Enderun’dan mezun olanlara ise ‘Kapudan Çıkma’ denilmiştir. 
Mimar Sinan’ın da 1520’de Enderun’dan çıktığı anlaşılmıştır. Bu dönemlerde saraylarda çağın önemli filozofları, ozanları, bilginler, nakış-ressamları, hattatları da yaşıyordu. Seçkin yabancı doğumlu azınlık çocuklarının yetiştirilip yönetim içine alınması bir strateji olarak uygulanmaktadır. Bu strateji, Osmanlı devletinin uzun yıllar boyu ayakta kalmasını sağlamıştır. 
18. yy.-19. yy.’da ecnebi ve Levantenlerin (yakın doğuda yerleşmiş, evlenerek soyu karışmış kişiler), gayrimüslimlerin Osmanlı’ya uyumlu yaşadığı göz ardı edilmemiş  (bilinçli bir programla), önemli görevlere getirilmişlerdir. Neo-Klasik Ulusal Mimari örneklere ulaşmada özellikle Ermeni vatandaşların rol oynadığı ve bu biçimle alafranga-alaturka ikileminin ortaya çıkışı, kültür sanatta ve sosyal yaşamda hareketlilik sağlayan özellikler göstermeleri ile de bu sentezde önemli roller üstlenmiştir. Klasik Osmanlı Mimarisinin son eserleri; Sultan Ahmet Camii (1605-1616) Mimar Mehmet Ağa, Yeni Camii (1597-1663) Davut Ağa tarafından icra edilmiştir.  
Bu dönem sonrası (1718) Lale Devri Döneminde yapılmış Hasırlar, Köşkler, Özellikle Kâğıthane Kasrı Patrona Halil isyanı ile yakılarak yok edilmiş ve önemli sivil mimarilerin örneklerinden bugünlere bir şey kalmamıştır. Bu dönemden sonra Ulusal kimlikten çok Batı hayranlığı başlamış ve yapılan tüm eserler alıntılarla özellikle Fransa - Barok etkisiyle ithal bir görünüm içine girmiştir. Artık mimaride ciddi, ağırbaşlı, ritmik unsurlar düzeni kullanılmaz olmuştur. Bunun yerini ampir usulü Rokoko bozması süslemeler ve farklı birçok etkinin aynı eserde kullanılarak geleneksel mimariyi yadsıyan yapılar alır. Ortaköy, Dolmabahçe Camii ve Dolmabahçe Sarayı azınlıkların mimari anlayışı ile oluşturulmuştur.  18. ve 19. Yüzyıllarda ülkemize macera amaçlı birçok ressam gelmiştir. Bu sanatçıların Doğu ilgisini, bir anlamda Avrupa’nın dünya ekonomi ve kültürüne egemen olma isteği ile açıklamak mümkündür. Hatta Ortadoğu’ya gelmeyen ressamların bile hayali, gerçeği yansıtmayan Oryantal resim çalışmaları olmuştur. Bunlardan en önemlisi Fragonard’dır. 
19. yy. ’da Türk Milliyetçiliğinin benimsenmesi, 1789 Fransız İhtilali’ne denk düşmesi bir esinlenme olgusu olarak geçer tarihi metinlerde. Ama Türk aydınlarının bilinçli programları, bu olgunun batı düşmanlığına dönüşmesini önlediği gibi, batının uzmanlık ve deneyimlerinden yararlanma gerekliliği de kavratılmıştır. 

*1- Olayların birbiri ardınca sıra ile yazıldığı tarih, vakayiname.
*2- İkona sanatı: Bizans üslubu, Bizans’a ait, Bizans’a mensup anlamındadır. Bizans Sanatının esin kaynağı olan Hristiyan dini,  resim sanatın ‘’Görsel Teoloji’’ olarak kabul edilen dinsel resim sanatı olarak tanımlanır. Politeist bir dünyadan Monoteizmin yürürlüğe gireceği bir dünyaya giriştir ve insan düşünce sistemini harekete geçiren, kafasını değiştiren bir devrim sayılır.  Fresk, mozaik, minyatür ve taşınabilir ikonlarla kendini ortaya koymuştur. Osmanlının İstanbul’u fethinden sonra uygulamalar sekteye uğramış olsa da Tanzimat ve Islahat Fermanları ile özellikle İstanbul’daki kiliselerde yenilenme çalışmaları başlatılmıştır.  
Belgin Balanoğlu Alagöz 



Toplumsal Gelişim Ve Sanat Bölüm 5 KOLAJART Bağımsız Aylık Sanat Dergisinde yayınlanmıştır. 15/03/2020 Modern Çağa ait gelişmeler...