9 Şubat 2020 Pazar

TOPLUMSAL GELİŞİM VE SANAT BÖLÜM 4




16, 17 ve 18. yüzyıllarda Batı’nın sanatsal gelişimiyle birlikte Osmanlı’dan başlayan sanatsal gelişimimizi aynı paralellikte sunmaya çalışıyorum. Bu yazı dizisinin; sanatta çağdaşlaşmaya giden sürecini eş zamanlı bir dizgede aktarırken, sanat tarihine ilişkin karşılaştırmalı bilgilerde varmak istediğim sonuç şudur: Türk ve Batı Sanatının gelişiminde, Türk Sanatının 1950’li yıllardan sonra hızlı ve üretken yapısı ile Batı’yı yakalayıp, Amerika ve Batı’da kendini kabul ettirmesidir.
Açıklamak isterim ki bu yazı dizisi Sanat Tarihinin incelenmesi ve anlatılması bağlamında daraltılmış bir yazıdır. Bu dönem içine giren sosyal, siyasal, ekonomik ve kültürel durumlar ve sanatın tüm boyutu; edebiyat, mimarlık ve diğer sanatlar çok az işlenerek geçilmiştir. Resim sanatında ise adı geçen sanatçılar ve oluşumlar, sanat içinde ilk başlangıçları belirleyen bir yapıdan kaynaklı olarak incelemeye girerler.
YARATICI SANAT
Sanatta “gerçeklik” tohumunu eken 19. yüzyıl yazarları sonrasında Zola, Balzac, Dostoyevski bu olguyu doruğa eriştirmiştir. Ancak Endüstri Çağının bilinçlenen toplumu sanatta ‘yansıtıcılığın’ gereksizliğini kavrayacak, geleceğe yön verici bir tavır içine gireceklerdir. Bununla birlikte toplumsal sorunları yönlendirici düşüncede oluşturulan Kavramsal Sanatın yaşamı oluşturan ve onu biçimlendiren yapısını benimseyeceklerdir. Soyut sanat bu süreçte en üretken başlangıcını birçok sanatçının birlikte ürettiği yapıtlarla kendini kabul görür duruma getirecektir. Daha sonrasında somut sanata geçiş başlar. Endüstri Çağında evrensel insanlık anlayışının, Hümanizma’nın, toplumsal yaşam hakkının geliştirildiği bir dönem başlamıştır. Bu çağ insanının kavuştuğu tüm haklar ve yaratılan kültür anlayışına paralel gelişen düşünce yapısı Rönesans’tan bu çağa kadar süren değerler dünyasını alt üst etmiştir. Fransız İhtilali’nden sonra bireyin düşüncelerini uygulayabildiği toplumsal düzende yine birey topluma karşı duyduğu sorumluluk duygusunu toplumdan alır. Aynı tavrı sanatçılar sanat dili ve yapıtları ile eylemsel bir tavır olarak toplum katmanları ile buluşturur.
Düşünce; oluşturucu ve yapıcı boyutunun gelişimi ile bu çağ insanın düş gücünü, yaratıcılığını, olası dünyalar tasarlayıp gerçekleşmesini sağlar. Hayal gücü ve yeni oluşumlar yaratma etkinliği, çağın düşüncede geliştirip uyguladığı iki önemli kıstas olmuştur.
Endüstri Çağı’nda gelişen teknik oluşum, insanın doğadan kopmasını da beraberinde getirir. Bununla birlikte artık insan, bireyselden toplumsala dönüşen, dünyasal bir yaşam üslubunu tasarlayan, biçimlendiren, düşünen, konuşan, haklarının bilincine varmış bir anlayışla hareket eder. Burada en önemli edim, sanatçıların sanat anlayışlarını dönüştürmeleri olmuştur. Artık 19. yüzyılın başına buyruk sanatçısının yerini toplumsal sorunlara çözüm getirmek için sanat dili harekete geçiren kolektif bir yaratıcılık almıştır. Çünkü Endüstri Çağı, yalnızca bölge kültür tarihinde değil insanlık tarihinde de yeni bir sürecin başlangıcı olmuştur. Bu durum ise sanatsal bir devrim boyutu taşır.
1919’da Bauhaus’un kurulması, sanatta yeni bir eğitim sürecinin de başlangıcı olmuştur. Okulun kurucusu W. Gropius’un gerçekleştirmek istediği ideal, “Büyük Yapı Der Grosse Bau’’ diye tanımladığı kurgusal tasarımların geleceğin endüstri çekirdeğini oluşturacağına inancıdır. Bu okulda her meslekten insanın, kolektif çalışma içine girerek ortak bir yapı oluşturması söz konusudur.
Ancak kolektivizm, bireyi yok etmeyi değil tam aksine sanatçının bireyselliğindeki dar sınırları aşarak yaratıcı özgürlüğe ulaşmasını amaçlamaktadır. Paul Klee 1921-23 yılları içinde verdiği derslerde “Olası Dünyalar’’ kavramını geliştirmek için,  gördükleri her bir nesneyi yeni biçimlerle yinelemelerini öğretiyordu öğrencilerine.
Kısacası 20. yüzyıl sanatı insan fenomenine (görüngü-olgu) yeni bir düşünce sistemi aşılıyordu. 20. yüzyıl sanatının şekillendiği yıllar 1910-1930 arası dönemlerdir. Bu kısa süreçte çok hızlı ve yoğun bir etkinlik yaratılmıştır. Bu oluşuma Picasso, Le Corbusier, Mondrian, Gropius ve bazı sanatçılar öncülük etmişlerdir. Turizm bu çağ sanatının dönüm noktası olmuştur ve Natüralist Sanat yerini Soyut Sanat dönemine bırakmıştır. Soyut Sanat yaratma özgürlüğü ile biçim kazanırken Paul Klee şöyle diyordu: “Bu sanat görüneni vermiyor, düşünceyi görselleştiriyor.”
Soyut Sanat üslubunu uygulayan sanatçılar, evrensel insanlık kavramına toplumsal bir boyut kazandırarak gelecek kuşaklara öncülük etmişlerdir. Bu durum Endüstri Çağı insanının yaşam biçimini de belirleyen bir işlevsellik rolünü beraberinde getirmiştir. Sanat artık yaşama karışmıştır ve DE Stijil Grubu’nun, Dadaist’lerin, Bauhaus sanatçılarının, Konstrüktivistlerin bu yeni yaşama biçimine katkı sağlayan büyük hareketler oluşturmasında etkin gücü olmuştur. 20. yüzyılın bitiminde yaşamımızda seyreden tüm olgular, yine 20. yüzyılın ilk çeyreğinde oluşturulan sanatsal hareketlerin sonucudur. Ancak Endüstri Çağının teknik gelişimi pek çok sorgulamayı da beraberinde getirmiştir.



Willi-Baumeister,Bild-T21
Tekniğin gelişimi, insanlara uygar, konforlu ve iletişim yönünden yakınlaştıran, uzaklaştıran bir yaşam öngörürken; yarınlarda yaşayacak insanların duygu iletişimi ve tekniğin getirdiği makineleşen bir yapıyı nasıl kurgulayıp insanca yaşayacakları sorgusunu da beraberinde getirmektedir. 21. yüzyıl tüm kavramların değişimine ve dönüşümüne açık bir yüzyıl olmasıyla yüzleşmiştir zaten 20. yüzyıl sonunda. Bu bağlamda yaşam biçimleri, ülkelerin sosyokültürel yapısı, düşünce felsefesi, ekonomi gibi sanatsal ve insansal tüm edimlerinin de farklılaşması olanaklıdır artık. 

http://kolajart.com/wp/2020/01/25/belgin-balanoglu-alagoz-toplumsal-gelisim-ve-sanat-4/

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Toplumsal Gelişim Ve Sanat Bölüm 5 KOLAJART Bağımsız Aylık Sanat Dergisinde yayınlanmıştır. 15/03/2020 Modern Çağa ait gelişmeler...