26 Haziran 2010 Cumartesi

ÇAĞDAŞ TÜRK SANATÇILARI BATI ve ÜLKELERİNE GÖÇ


 
Bu yazı Artist Dergisi; Modern de yayınlanmıştır. 09/06/2009 



Çağdaş Türk Sanat Tarihi bildiğiniz gibi XIX. yy.'ın ortalarında yenilikçi Osmanlı padişahları tarafından başlatılmıştır. Süre gelen Osmanlı tarihinde Minyatür sanatı, Hat sanatı, Ebru sanatı ve çeşitli bezemecilikler; kültürü, sosyaliteyi ve birçok bilgiyi bize ve diğer toplumlara yansıtmaktadır elbette.
Kısaca değinmem gerekirse; Batı'da gelişen toplumsal yapılar da çok uzun süreçlerden geçmiştir ve bu dönemleri vurgulacak olursak ''karanlık dönemleri, dine dayalı dönemlerini reform haretleri ile Ronesans'a kadar ulaştırdıkları ve bu gelişim süreci içinde sanat gelişimlerini hızlandırdıkları ve oluşturdukları bilinmektedir.
Batı'nın en yakın tarihine dönecek olursak; bu süreç içinde  XVIII. yy. Materyalist dünya görüşünden yorulan Batı'nın Romantizm dönemine girdiğini görürürüz.  


Toplumlardaki sosyo-kültürel, sosyo-ekonomik, siyasal biçimlere tepkiler veren sanatçı kimlikler, kurulu düzene karşı oluşturdukları ve birbirini tepkileyerek geliştirdikleri sanat akımlarını da oluşturmuştur. Batı, tüm bu gelişimler içinde ilerlerken, Sanayi Devrimi hızla gelişmekte ve yenilikçi Padişahlar tarafından birçok gelişim denemek istense de dine dayalı Osmanlı yönetiminde çeşitli engeller yüzünden bu gelişim içinde yerini almamaktadır. XVIII. yy.'ın sonlarına doğru III. Selim'in islahat hareketleri sırasında Batı yöntemleri ile eğitim yapan Askeri okulların kurulması karalaştırılmıştır. Mühendishane-i Berîi Hümayun adını taşıyan askeri okul, 1794 yılında eğitime başlayarak askeri amaçlı ilk resim dersleri verilmeye başlanmıştır. Bu dersler içinde perspektif, ışık-gölge gibi kurallar da yer almıştır. III. Selim'in başlattığı ıslahat hareketlerine II. Mahmud (1808-1839) devam etmişttir. Çağdaş anlamda eğitim veren Bahriye, Tıbbiye, Harbiye askeri okulları açılmıştır. II. Mahmudun bu konudaki yenilikçi tavrında kendi resmini çoğaltarak devlet dairelerine astırması farklı bir geleneğin başlatıcısı da olmuştur. Kurulmuş olan Askeri okullarda eğitim gören ve resim yapmaya ilgi duymuş olan kişiler sanata yönelmiş ve çağdaş Türk resim sanatının bir bakıma öncülüğünü yapmışlardır. 


Asker Ressamlar Kuşağı olarak adlandırılan bu dönem ressamları arasında en etkin olanları Ferik Tevfik Paşa, Ferik İbrahim Paşa, Kolağası Hüsnü Yusuf Bey, Hüseyin Zekai Paşa, Osman Nuri Paşa, Şeker Ahmet Paşa, Süleyman Seyyid Bey, Hoca Ali Rıza ve Halil Paşa'dır. Resimlerinde genel olarak peyzaj, natürmort gibi konulara ağırlık veren asker ressamlardan Şeker Ahmet Paşa resimlerinde peyzaj çalışmalar yürütmüş ve fügür çalışması olarak yaptığı Kendi Portresi dönemi içinde figür olarak yapılmış en önemli çalışmadır. Bu dönemde  İstanbul'da gerçek anlamda ilk resim sergisi Şeker Ahmet Paşa'nın çabalarıyla 27 Nisan 1873 tarihinde açılmıştır. Bu tarihlerde Osmanlı Devleti Yönetimindeki yalnışlıklar ülke topraklarını tehlike içine düşürmüşlerdir.
İşte böyle süren dönemlerin sonlarına doğru istila halindeki Osmanlı topraklarını işgallerden kurtararan Atatürk, Cumhuriyeti Kurmuş Çağdaş ve Modern bir ülkenin temellerini atmıştır. Yeni siyasi yapılanma birçok alanda olduğu gibi sanat gelişimini de hızlandırmıştır..
Tüm bu kısa bilgi doğrultusunda ''
ÇAĞDAŞ TÜRK SANATÇILARI VE BATI ÜLKELERİNE GÖÇ'' gibi bir yapılanma da baş göstermiştir.
Ülkemizin bu dönemden itibaren sanat tarihini açacak olursak gelişen bu sürecin tarihsel ve gelişimsel durumu yansıtılabilir kanımca. 



ÇAĞDAŞ TÜRK SANATÇILARI VE BATI ÜLKELERİNE GÖÇ

Osmanlı Devletinde başlayan (XIX. yüzyıl ortalarında bilinçli bir program ile) sanat eğitimi için batıya öğrenci gönderme politikası , Cumhuriyet dönemine geçtikten sonra da sürmüştür. Ancak özel imkanları ile yurtdışında eğitim alan ve yaşayan sanatçıların dışında, resmi programlarla öğrenci gönderme uygulamasında yetenek kriterlerinin hangi boyutta araştırıldığı gibi bir sorunsal da yaşanmış olabilir. Çağın etkin akımları içinde yer almak, sanatını geliştirmek ve bu alanda kendini varetmek isteyenTürk Sanatçıları, Paris'te yoğun sanat çalışmalarına girmişlerdir. İlginç olan bir durum vardır ki o da devlet parası ile eğitime gönderilen sanatçıların pek çoğu oraya yerleşmeyi seçmişlerdir. Elbette bu durumun geçerli bir nedeni vardır. Paris'in özgür sosyal ve kültürel ortamı çok yönlü zengin dokusu sanatçıların, sanatsal yapılarını besleyen en önemli unsurdur. Ancak bu ortama kendilerini kabul ettiren kaç türk ressamı olmuştur? 

  
Paris; bir zamanlar dünyanın sanat merkezi idi. XX. yy.'a girerken başlayan bu süreç  II. dünya savaşı sonlarına değin sürmüştür. XX. yy. başlarında Paris'e göç eden sanatçılar ''Modern Avrupa Sanatı'' nı anlatan yayınlarda özellikle vurgulanır. Bu sıralar Paris'in yanı sıra Almanya Münih kentinde de bir sanat merkezi ve ekolü oluşmaya başlamıştır. Yaşamlarını yurtdışında sürdüren sanatçılarımız, 1977 yılında İstanbul'da bir sergi açmışlardır. Bu sanatçılar içinde Hakkı Anlı, Abidin Dino, Selim Turan, Yüksel Arslan, Adnan Varınca, Avni Arbaş, Nejat Melih Devrim, Serkiz Zabunyan, Erdal Alantar gibi isimler sayılabilir. Genç kuşakta ise o yıllarda Utku Varlık, Gürkan Çoşkun bir düzey kazanmış durumdadır. 1962 yılında resim çalışmalarını Amerika'da sürdüren Burhan Doğançay; Wall-Painting (soyut bir resim akımı) içinde önemli bir oluşumdur. Yine New York'ta yaşayan Erol Akyavaş ise etkin uslup arayışları içinde olmuştur. Paris'te yaşayan bazı sanatçılar, ülkelerinde Paris deneyimlerini uygulamak için çaba göstermişlerdir. kimi sanatçılar ise Türk uyruğundan çıkarılıp tekrar bu hakkı kazanmak için uğraş verdikleri bilinir. Avni Arbaş gibi..  

Almanya da yaşamını hala sürdüren Hanifi Yeter, Mehmet Güler, Prof. İsmail Çoban, Halil Akdeniz eserleri ile türkiyedeki fuar ve sergilerde sık sık görmekteyiz. Bunun yanı sıra eğitimlerini yada sanat çalışmalarını yürütmek için belli dönemler yutdışında yaşayan sanatçılarımız ülkelerine kesin dönüş yapmış ve sanatlarını hala sürdürmektedir. Bunlar içinde Mehmet Aksoy (heykeltıraş), Bedri Baykam (ressam), Ertuğrul Ateş'i (ressam) sayabiliriz. Paris'te yaşayan sanatçılarımızın geçici başarılarına karşın dramatik yaşam öyküleri olmuştur. Genç yaşta kanser olan ve bunalıma girerek intahar ettiği söylenen Hale Asaf Hanım'ın yaşamı bu drama simge sayılabilir. Hale Asaf güçlü bir kompozisyon ustası ve portretist'tir.  

Paris'te yaşayan ve başarılı sanat yaşamının farkında olmaksızın, başarısızlıkla süren, alkole yenik bir sanatçımız Fikret Mualla'dır. Bu dramın en sansasyonel ismi Fikret Mualla. Paris'te bohem bir yaşam sürdürmüştür. Son yıllarında Madam Angles isimli yaşlı bir kadın tarafından korunmuştur. Eserleri günümüzde en yüksek primi yapmaktadır.
Aliye Berger'in kız kardeşi Prenses Fahri Nusa Zeit uzun yıllar yaşadığı Paris'te eşinin politik misyonlarından büyük ölçüde yararlanmıştır. Fahri Nusa Zeyit ilk eşinden olan ve yaşamını yurtdışında geçiren Nejat Melih Devrim'in annesidir. Fahri Nusa Zeyit, Çağdaş Türk kadının ressamlarımız içinde özgün soyut sanat biçimini oluşturmuştur.

 


Çağdaş Türk sanatını gelişim süreci içine girmesinde Mühri Besim Hanımın büyük katkısı olmuştur. Mühri Besim Hanımın yaşamının bir bölümü Roma D Annuzio villasında geçmiş ve Amerikaya gittikten sonraki serüven dolu yaşamı resim sanatının etkinlikleri ile doludur. Amerika da sergi açan ilk Türk sanatçısıdır.
Bu sergi Türkiye de Cumhuriyet Gazetesinde Şöyle duyurulmuştur; ''Ressam Mühri Besim, milli kıyafetimizle kendi resmini yaparak, bu resimle beraber bir fotograf çektirmiş ve bu fotografını resimli bir Amerikan Gazetesine göndermiştir. Gazete bu fotografı basmış ve altına şu fıkrayı yazmıştır:
Asri Türkiye'de ilk kadın Artisttin Mühri Besim Hanım olduğu söyleniyor. Mühri Besim Hanım İstanbul'da Milli Nesif Sanatları Akademisinin müessidir. Mühri Besim Hanımın Tabloları New York'ta George'de Mazireff'un Galerisinde teşir edilmektedir''.

Ancak ilk kadın ressam gerçeğini Cumhuriyet Gazetisi Şöyle açıklamıştır;
Ressam Mühri Besim Hanım ilk Türk kadın ressamı olmadığı gibi Nefis Sant Akademisi müessisi değildir. İlk 'Kız Sanayii Mektebinin Müdürüdür' Mühri Hanım uzun yıllar Roma Sanayii Nefise Akademisinde çalışmış değerli bir Türk Sanatçısıdır. Birçok güzel eserler vucuda getiren kudretli fırçasının ibda ettiği tabloları bizi tanımlayan hatta bir türk ressam hanımın mevcudiyetine bile inanmayan Amerikalılara göstermek için ta oralara kadar gitmesi takdire şayanı teşekkürdür. Mühri Hanım güzel eserleri ile Amerika'da Türkiye ve Türkler lehine büyük ve kuvvetli ve müessir bir propaganda yapmış oluyor''.
Türk sanatçılarının sanatsal etkinlikleri elbette bu kadar değildir. Bianeller düzenlenen şehirlerde (Paris, Venedik, Sao Paolo) sergilere katılmışlardır. Bunun yanında A.B.D., S.S.C.B., Balkan ülkelerinde sanatsal ve kültürel ilişkiler çerçevesinde Türk Sanat Sergileri düzenlemişlerdir. Ayrıca müslüman Ülkelerin kentlerinde (Tahran Karaşi, İskenderiye gibi) sergiler düzenlenmiştir.  






Pek çok sanatçımız özel girişimlerle batıya açılmıştır. Münih'de Hoffman Atölyesinde 1960 yılında eğitim ilişkileri de başlatılmıştır. Türkiye'de 1958-1965 yılları arasında Türk-Alman Külür Merkezi Galerisi Türk sanatını geliştirme açısından büyük zemin olmuştur ve sanatsal diyalogları sağlamıştır.
II. Dünya Savaşından sonra Paris sanat merkezi olmaktan çıkmış yerini New York almıştır. Ancak bu ülkenin uzaklığı, kültürel farklılığı ve yaşam biçimine ayak uyduramama gibi sorunlar Türk sanatçılarını Paris, Berlin, Roma, Floransa, Londra gibi sanat metropollerine yöneltmiştir.  




 
Yine önemli bir sanatçımız Yüksel Arslan 1961 yılında Paris'te yaşamaya başlar. 
Yüksel Arslan'ın çalışmalarındaki özgün uslup kısa sürede dikkat çeker. Çalışmalarındaki esinlemeler Eski Hat, Karagöz ve Fatih albümündeki Mehmet Siyah Kalem'in resimlerinden başlar. Bu çalışmaları kendine özgü, özgür çizgi uslubuyla geliştirir.  daha sonra bu uslubu Fallik-Erotik temalarla birleştirir. Kısa bir süre sonra ünlü psikologların ilgisini çeken 'Arture Dizisi'ni oluşturan resimlerini yapar. Bu döneminde ayrıca bir denemeye de girişmiştir. Bu deneme Karl Max'ın Kapital kitabının bir tür üllüstrasyonudur. Ancak bu çalışması günün politik modasını yansıtmaktan öteye gitmez. Yine bir dizi oluşturur. Bu diziye etiketler (Unfluenees) adını verir. Bu dizideki çalışmalarda ise çizgi uslubunun olanaklarını deneyerek kültürel ve sosyal yaşantıda karşılaştığı serüvenlerin izlerini yansıtır.  


  
Tüm bu anlatı içinde isimlerini sayamadığım bir çok değerli ressam ve heykeltraşlarımız yurtdışında lisans, lisansüstü eğitimlerini tamamlamış, Türk Sanatına ülke içinde ve dışında önemli katkılar yaratmışlardır ve devam etmektedir.
Sanırım burada en dikkat çekmesi gereken durum sanatçılarımızın Türkiyedeki sınırlı sanat olanakları yüzünden dış ülkelerde sanatlarını sürdürme çabaları içinde olmalarıdır. Ülkemizin bugününe bakacak olursak sanatın hala çok sınırlı bir alanda dönüp durduğunu ve sanat yaratısı içinde olan sanatçının (özellikle gençler) sanatını oluşturabilmek için yeterli finansa sahip olamadığını ve üretkenliklerini sürekli hale getiremediklerini görürüz.  







Bu noktada devletin sanatçılara ve galerilere özel alanlar açması, desteklemesi gerektiğini söylemem gerekiyor. Tabii en önemlisi de ulusal yayınlarda-medyada görsel ve yazınsal basının sanatla ilgili haberlere yer vermesi..
Toplumun sanatla eğitilmesinde en önemli unsurlardan biri de direk olarak topluma ulaşmak sanırım.. 


Belgin Balanoğlu Alagöz

3 yorum:

  1. cok guzel yazi olmus ozellikle son bolumunde cok haklisiniz sanat bir millet icin cok onemlidir eger basinda sosyal aglarda daha cok gundeme gelirse cok guzel sonuclara vesile olur benim icin sanatin her dali cok kiymetli atamizin dedigi gibi sanatsizkalan bir milletin hayat damarlarindan biri kopmus demektir

    YanıtlaSil
  2. Teşekkürler sevgili İlkbahar...

    YanıtlaSil
  3. Esas ben tesekkur ederim birbirinden guzel paylasimlariniz icin.Bloguma ve twitter a beklerim blog linkim http://ilkbahar2012.blogspot.com .yazinin ustune tikladiginizda ulasirsiniz.
    twitter https://twitter.com/ayd541
    www.facebook.com/aydan.argun.3

    YanıtlaSil

Toplumsal Gelişim Ve Sanat Bölüm 5 KOLAJART Bağımsız Aylık Sanat Dergisinde yayınlanmıştır. 15/03/2020 Modern Çağa ait gelişmeler...